Söyle sevgili ben kötü biri miyim?
-Evet
Beni seviyor musun?
-Hayır
En son ne zaman düşündün beni?
-Hatırlamıyorum.
Üşüyor musun?
-Evet çok fazla.
Hiç olmamıştın.Aslında yokluğunu hissettiğimden de emin değilim.Ne kırılganlığımı paylaşacağım bir dert ortağı aradım ne de kendim için büyük sandığım başarılarım için bir sırdaş.Mesela ağlayışlarımda -ki sen hatırlamazsın-sana gelmedim.Kendime ait bir odam olmadı hiç.Ya da özenle süslenmiş üzerine oyuncaklar serpilmiş bir yatak.Veya farklı neon ışıklarıyla süslenmiş lambalar.Ya da bir masa ve üstünde mutlu mu mutlu bir biblo.Bunaların olmadığı yerde senin varlığından bahsetmek de tuhaf olur elbette.Aslında sen biraz da lükstün benim için.
Şimdi merhaba diyorum.Geç mi erken mi bilmiyorum.Ama merhaba şart sanırım...
Beni Anla Dünlük.
Öncelikle ben bir insanım.Bununla başlıyorum bu rengi olmayan sayfaya.Kişisel ihtiraslarım olacak.Buna katlanmalısın.Sana yazarken kendime itiref edemediğim gerçeklerimi sana da itiraf etmeyeceğim.Bekleme bunu.İlişkimiz karşılıklı çıkar üzerine olacak.Aramızda bilinen ilk antlaşmayı yapacağız.Taraflardan isteyen istediği zaman vaz geçecektir.İstediği yere bırakıp kaçabilecektir.Mesela hep yaptıklarımı anlatcağım.baştan sona ben kokacaksın.Ve inan sana hiç tavsiye etmiyorum.Gerçi şimdi hatırladım istediğin zaman gidebilirsin.Şimdi benim çok zayıf olduğumu düşüneceksin.Sakın öyle düşünme.Baştan söylemiştim;ben insanım ve herşeye alışır herşeye katlanırım.
Üşüyorum.Sanki sonsuz bir varoluş mücadelesi içindeyim.Bu savaştan nasıl çıkarım bilmiyorum.Ama bildiğim birşey var ki ellerinden tutmam gerekiyor.Düşerken en dibe tutunmaya çalışıyorum hayaline.Ben hayalini tanıyorum.Ruhum korkunç istilalara uğramış durumda.Heryerimde güller kanıyor.Ki ben bir gülü koparmasını bile bilmiyorum.Kanadıkça eksiliyorum.Eksildikçe ellerie tutunuyorum.Uyumak istiyorum.Yüzyıllık bir uyku olmalı bu.Uyandığımda yanıbaşımda seni görmeliyim.Unutmalıyım herşeyi.Unutmak unutmak.Duyguları talan edilmiş bir kış mevsiminden arta kalanlarla,yürümeyi yeni öğrenen bir çocuk gibi duruyorum hayatın tam göbeğinde.Koştukça düşüyoum.Düştükçe uzaklaşıyorsun.
Dur gitme.Bırakma beni.Al beni yüreğine.Uyandır uykumdan.Bana konuşmayı öğret,yürümeyi öğret.Sonra kendini oku.Ben aşkı öğreneyim.Dur gitme sana ihtiyacım var.Açıyorum bütün kağıtlarımı.Sen çekiyorsun kılıcını vuruyorsun beni.Ben kaybediyorum sen terkediyorsun masayı.Oyunu onlar kazanır.Sen güllere yanarsın ben kanarım...
Gittikçe kirleniyorum.Sonsuz yağmurlardan çıktığımı zannederken ilk denememde yeniliyorum.Nedir beni Maslovun bencillikler hiyerarşisine çeken.Büyüdüğüm zaman hep dediğim şeylerden kaçmaya başlıyorum.Ve yüzsüzce herhengi bir sokağa çıkıp eleştiri yapıyorum.Hep zaman geçer diyorum.Ne bir yaram sağıldı ne de ben şifa oldum.Nereye gidersem gideyim gerçekleştiremediğim ve hiç gerçekleştiremiyeceğim düşlerim peşimden koşuyor.Ama savunma mekanizmalarımı ve tüm kullanabileceğim makyavel düşüncelerimi toplayıp geçmiş zamanıma saldırıyorum.herşey büyüsünü kaybediyor.Hiç bir girişimim olmadı ve bu nedenle de asla başarısız girişimlerim oldu diyemeyeceğim.Tanrım duy beni.Bütün hayatımı ortaya koyup çocuklara koşuyorum.Hepsi kaçıyor benden.Ve ben nedenini çok iyi bildiğim halde neden sorusunu soruyorum kendime.Beni gösteriyorlar her yerde.Bana gülmüyorlar bile.Bi gülseler ya da herhangi bir tepki gösterseler var olduğumu bileceğim.Ama usulca yanımdan geçiyorlar.Ben ne kadar uzanmaya çalışsam da hep sen satıcı ve satılıksın diyorlar.Onlar söylemiyorlar ama ben duyuyorum.Bir zamanlar-çok uzun zamanlar önce-ben insanları göstererek işte bunlar diyordum,işte bunlar...
Şimdi beni gösteriyor çocuklar.Bakın diyorlar.Yağlı parmaklarıyla ne kadar mutlu.Onlar söylemiyorlar ben duyuyorum...
Çıkılıacak bütün yolların tükendiğini anladığımız an yeniden inşaa çalışmaları zor geliryor.Hayatın nerde ve nasıl tıkanacağı, zamanın kucağında bize neler getireceği hep bir muamma olarak kalır.Bekleriz ve hayatta en iyi öğrendiğimiz şey olur artık beklemek ve yaptığımız en iyi şey.Çocuk gülüşleri,ölümler her insanın yaşadığı ortak kaderler olup çıkıyor.Avuntular ne kadar anlamsız gelse de gizliden gizliye sarıldığımız bircik kurtuluş yolu olup çıkarlar.Hiçbir zaman seçme şansımızın olmadığı ama hep seçiyormuşuz gibi görünen bir hayat nasıl daha iyi yaşanılabilir.Nasıl daha güzele gidilebilir.yoksa DENGE denilen sadece bir aldatmacamıdır? Bütün insanların anlaşıp ama birbirlerine hiçbir zaman söyleyemedikleri büyük bir giz mi?Peki ne zaman itiraf edeceğiz?Yoksa birer ketum olup ölene dek saklayacakmıyız?Kader bu kadar suçu ve günahı nasıl kaldırabiliyor acaba?Adorno'nun dediği gibi ''yanlış bir hayat doğru yaşanmaz.''
Bütün gemilerim gözlerimde batıyor.Bir yerlere tutunma çabası içindeyken ısrarla yukarıya doğru düşüyorum.düştükçe adını sayıklayarak.Ne gereği vardı şimdi, bir cümleyi bitirecek nokta olamazken;bir hikayenin giriş cümlesi olmaya.Üstelik bir ilkokul müsameresinde bile sahnelenmeyecek bir hikaye.
biliyorsun hikayenin ana konusu sensin ve sen bana sensiz bir hayatı kullanma kılavuzu bile bırakmıyorsun.Oturduğum masada yalnzlığımı belli etmemek için illa bişeyler arıyor ve sık sık etrafıma bakınıyorum.Aslında ne beklediğim birşey var ne de kaybettiğim.Sadece bir hayata karışma çabası diyelim istersen.Saatime bakıyorum.Kalkma zamanının geldiğini gösteriyorum.Birşey unutmadığımı bile bile masaya bir kez daha bakıyorum.Güler yüzle hesabı ödeyip mutlıu birşekilde ayrılıyorum.Elimde nasıl kullanıldığını bilmediğim bir zaman ve bolca keşkelerle yola koyuluyorum.hatırlarsın sende. bana ''insanın yeri sevdiğinin yanıdır''demiştin.Sonra hep kulaklarımda çınlanan o kahkahanı atmıştın.peki insanın yeri sevdiğinin yanıysa peki sevdiğinin yeri neresidir?
bak son gemi yola çıktı.ve ben yüzme biliyorum.
Ne yüzünün bir karşılığı var bende ne de adının.Yollar ne kadar uzasa de değişmeyecek kavuşamamız.İki nehir gibi ters yönlere akıp içimizde kocaman bir soru işaretiyle akıyoruz.Nerde ve nasıl.Aslında cevapları belli sorular soruyoruz birbirimize.Ve sanki hiç beklemedik bir cevap alıyormuşuz gibi şaşırıyoruz.Böyle daha güzel oluyor solgun bayan.Yoksa çıplak yalnızlığımız yüzümüze bir tokat gibi iner.Ve biz utanırız.Saklanmaya çalıştıkça açık veririz hayata karşı.Sen ağlarsın,ben teselli denemelerinde bulunurum.Seni yalnızlığın içinden çekip çıkarma hayalleri kurarım gizliden gizliye.Ama bilirsin önümüzdeki uzun,ıssız bir yalnızlık vadisidir.Ve biz hızla ilerlemekteyiz.
Yanlış gidilen bir yol, yol değldir demiş düşünür. Duydun mu hiç sevgili? Ben hep yollardaydım ve şimdi anladım ki yollar bir aldatmacadır aslında. Çıkılan bütün yollar hep hissedilen ama bir türlü çizilemeyen bir yüz içindir artık.
Biliyor musun yüzünün karşılığı yok bende. Tuhaftır, çizim için gelişim aşamalarını atlamışım. Ne zaman elime bir kara kalem geçse gri bir yalnızlık ve kırmızı bir hüzün kalır elimde. Hiç birleşmiyor bu iki renk.Biliyorum bir birleşse yüzün ortaya çıkacak. Biliyorum birleşseler benle sen olacağız. Ama gidilen yol yanlışsa kuru bir yaprak kalır elinde. Mitlerde cezalandırılan isyancılar gibi bana da bu yaprağı yaşatma görevi verilir sanki.
Sen ne yapıyorsun peki. Olmayacak hayaller kuruyor musun hala? Hiç bir kenti nedensiz terk ettin mi? Üşüdüğün bir şehirde kırılgan düşlerini nasıl ısıtıyorsun? Yanlış bir yol olduğunu bile bile SEVDA yoluna çıkıyor musun gene? Kaybettiğinde sahi umutlarını nasıl boğuyorsun? Nasıl avutuyorsun ellerini gözlerini...
Biliyor musun uzun bir süredir sana öykünüyor ve seni gizliden gizliye arzuluyorum. Tam çıkarcı bir dönemin sonundayım. Ve bu dönemi seninle değerlendirmek istiyorum.
ÜZGÜNÜM...
|